Ankara Ankara, Eski Güzel Ankara…

İnsan belki de en az yaşadığı şehri hakkıyla geziyor. Sürekli orda bulunmanın güvencesiyle detaylı gezileri erteliyor veya yaşadığı şehrinde turist gibi gezmeyi kendine yediremiyor belki, kim bilir belki de ön yargı ile yaklaşıp bazı yerlere hak ettiği değeri vermiyor. Benim için sebep bunlardan hangisiydi veya tamamından biraz içeriyor mu bilemiyorum, eski Ankara’yı hakkıyla gezmeyi çok sonra yapabildim. Keşke daha önce yapsaydım…

Ankara çok da tarihi olmayan bir şehir diye bilinir. Böyle düşünenlerin haklılık payı da yok değil ama bunun ana sebeplerinden birinin Ankara’daki tarihi dokunun yeterince öne çıkarılmaması, bilinmesinin sağlanmaması olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet şehri başkent Ankara, tarihi milat öncesinden Galatlara, ihtişamlı Roma İmparatorluğu’ dönemine uzanan bir şehir olduğu gibi, Selçuklular’a ev sahipliği yaptıktan sonra Anadolu’da Osmanlı’nın kurulumu ve gelişmesinde etkili olan “Ahilik” müessesinin can damarlarından olmuş aynı zamanda. Ankara Kalesi ve civarı da işte bu “eski” güzel Ankara’nın kalbi…

Arslanhane (Ahi Şerafettin) Camii

Ulus’taki tarihi Samanpazarı Mahallesi’ne gelip Ulucanlar Caddesi’nden yukarıya doğru çıktığınızda kent dokusunun değiştiğini ve otantik bir atmosfere dönüştüğünü göreceksiniz. Tam bunu hissetmeye başladığınız anda sağ tarafınızda Arslanhane (Ahi Şerafeddin) Camii sade güzelliğiyle sizi karşılayacak.

Arslanhane Camii’nin muhteşem ahşap direkleri…

13.Yüzyıl’da tamamlandığı tahmin edilen bu Selçuklu dönemi eseri, adını caminin yanında bulunan Ahi Şerafeddin’e ait türbe duvarındaki antik aslan heykelinden alıyor. Üç taraftan girişi bulunan caminin, eşsiz güzellikteki ahşap kolonları ve tavanı sizi kendine hayran bırakacak. Benzer şekilde ahşap işçiliğinin seyrine doyum olmayan minber ve çinilerle bezeli mihrap anlatılmaz güzellikte sanat eserleri… (Anadolu’daki ahşap tavanlı tarihi camiler Unesco Dünya Miras Listesi’ne geçici olarak girmiş durumda ve Arslanhane Camii de bunlardan biri konumunda.)

Samanpazarı’nda – Tarihi Ankara Evleri

Caminin çevresi de görülmeye değer. Camiden çıkıp önünden geçen Kurnaz Sokak’a çıktığınızda eski Ankara evlerinin süslediği daracık otantik sokaklar arasında kaybolmaya hazır olun. Sokağın bitiminde Arslanhane Sokağı başlıyor. Günlük yaşamın tatlı izleri ve sanki farklı bir zamana ait gibi görünen sakinleri ile bu sokakta biraz ilerlediğinizde yine tarihi küçük bir camii göreceksiniz; İki Şerefeli Camii. 17.yüzyıla ait bu küçük tarihi camiden, kaleye doğru yukarıya doğru devam edebilirsiniz.

Kale Kapısına Çıkarken – Atpazarı Sokağı

Sağlı sollu dükkanlar, lokantalar, galerilerle dolu Atpazarı Sokağı, en güzel sokaklardan biri ve kale kapısına çıkan küçük meydanda son buluyor. Aynı meydana çıkan Gözcü Sokak’la beraber bu iki sokak tarihi han ve çarşıları, sanat atölyeleri, hediyelik eşya dükkanları ve esnaf lokantları ile bir nevi günümüz “Ahilik” kavramını yaşatıyorlar.

Gözcü Sokak’ta yer alan Tarihi Pilavoğlu Han Çarşısı görülmeye değer. Ayrıca rengarenk, orjinal tespih taşlarının sergilendiği atölyeler, gözlerdeki pası silen her yerde görülemeyecek cinsten bir estetik sunuyorlar.

Kalenin otantik sokakları & yokuşları
Rengarenk tespih taşları

Meydanın alt kısmında, kale girişinin karşısında aslen Ankaralı olan Koç Ailesi’nin katkılarıyla hayat bulmuş birbirine bitişik iki yapı Çukurhan ve Rahmi M. Koç Müzesi görülmeyi ve ziyaret edilmeyi kesinlikle hak ediyor. Çukurhan Ankara’nın eski konaklarının güzel bir örneğiyken, müze antika statüsünde birbirinden güzel ve ilginç birçok makine, eşya ve malzeme barındırıyor.

Çukurhan – 1
Çukurhan – 2

Çukurhan’da da oturulabilir ama meydandaki kafelerden birinde soluklanmak bir süre Ankara Kalesi’nin giriş kapısını, surları ve yanındaki saat kulesini seyretmek açısından oldukça iyi bir alternatif olacaktır. Kapıdan içeri girdiğinizde güzel Ankara evleri ve konakları ile dolu otantik sokaklarda dolaşmanın keyfini yaşayacaksınız. Kapının hemen sağındaki sokağın sonunda yer alan Hatipoğlu Konağı Restorant çok güzel bir Ankara manzarasına sahip. Ki bu mekan Behzat Ç. dizisinde de fazlasıyla kullanılmıştı, izleyenler hatırlayacaktır.

Kale Girişi ve Saat Kulesi

Ankara Kalesi’nin geçmişi MÖ 5.yüzyıla kadar gidiyor. Tarih içinde Galatlar’dan başlayarak Roma, Bizans, Selçuklu, İlhanlı, Osmanlı gibi birçok imparatorluğun eline geçmiş ve tüm bu medeniyetler kaleye kendi dokunuşlarını yapmış. Kalenin dış kısmı ve surları zaman içinde yıkılıp zarar görse de iç kale çok iyi korunarak günümüze kadar gelmiş.

Kale içinden Ankara evleri & konakları
Kale içindeki otantik sokaklar

Kalenin otantik sokaklarında ilerlerken birçok tarihi konak ve yapının yanı sıra kale surlarının iyi korunmuş bazı kısımlarını göreceksiniz. Kınacızade Konağı ve Sultan Alaaddin Camii kale surlarına çıkmadan önce göreceğiniz en dikkat çekici yapılar olacak. Özellikle geçmişi 12.yüzyıla kadar uzanan bir Selçuklu eseri olan Sultan Alaaddin Camii, içerisindeki ahşap işçiliği ve sade güzelliğiyle öne çıkıyor.

Ankara Kalesi’nin güçlü surları

Caminin önünden kale surlarına çıkan merdivenleri tırmandığınızda kendinizi 2500 yıllık bu kalenin güçlü surların ortasında bulacaksınız. Dik merdivenlerden çıkıp biraz ürkütücü yükseklikteki surlara ulaştığınızda 360 derecelik bir Ankara manzarasının tadını çıkarmaya hazır olun…

Ankara Kalesi’nden eski ve yeni Ankara – 1
Ankara Kalesi’nden eski ve yeni Ankara – 2

Yakınlarda Hamamönü, Hacettepe, Ankara Garı, Gençlik Parkı ve Ulus’u daha uzaklarda Anıtkabir, Kocatepe, Çankaya ve Atakule’yi yukarıdan izlemenin keyfine varırken, son dönemde yapılan yüksek binaların kentin silüetini biraz biraz bozduğunu da hayıflanarak fark edeceksiniz…

Ankara Kalesi’nden…

Ankara Kalesi aslında göründüğünden çok daha büyük. Karşıda kalenin kuzey surları görülebiliyor. Kale içindeki sokaklar ve evler o kısma kadar devam ediyor ama bildiğim kadarıyla kalenin o kısmına giriş yok. Karşıdan izlemek yeterli gelmez ve merakınıza yenik düşerseniz denemek size kalmış 🙂

Ankara Kalesi – Karşı Surlar

Kale surlarındaki biraz adrenalin eşliğinde seyrettiğiniz Ankara manzarasına doyduktan sonra merdivenlerden inince karşınızda bulacağınız And Kafe, dinlenip bir şeyler yiyip içmek için ideal bir yer. Aynı zamanda tarihi bir konak olan bu mekan, iç dekorasyonuyla da farklı hissettiriyor. Sunduğu güzel Ankara manzarası da cabası…

And Kafe

Kale içinden geri dönüp meydanın aşağısına doğru ilerlediğinizde iki ayrı özel müze sizi bekliyor olacak. Bunlardan ilki Erimtan Arkeoloji ve Sanat Müzesi, 2000’den fazla eserin sergilendiği özel bir arkeoloji koleksiyonunu içeriyor. 2015 yılında 3 eski Ankara evinin tarihi mimarisinin korunarak restore edilmesiyle bu müze oluşturulmuş ve müzedeki koleksiyonun çoğunluğunu Roma, Urartu, Hitit ve Bizans dönemine ait eserler oluşturuyor. Gerçekten de tarihi dokunun çok iyi korunduğunu söylemek gerek, yapı çevresiyle tamamen uyum içinde.

Erimtan Müzesi

Erimtan Müzesi’nin hemen alt kısmında sadece Ankara’nın değil Türkiye’nin de en önemli müzelerinden biri olan Anadolu Medeniyetleri Müzesi yer alıyor. Önce genişçe bahçesiyle karşınıza çıkacak bu müzenin kuruluş hikayesi oldukça ilginç: Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk’ün bir Hitit müzesi kurulması isteğiyle çalışmalara başlanıyor ve 1 Ekim 1921 yılında Ankara Kalesi’nin içinde “Eti Müzesi” adıyla müze açılıyor.

Kurtuluş Savaşı henüz kazanılmamışken ulu önderin sergilediği bu ileri görüşlülüğe, çok yönlülüğe, savaşın nasıl olsa kazanılacağına dair çevresine verdiği güven mesajına ve umut aşılamasına bir kez daha hayran kalmamak elde değil. Bunun gibi ne kadar çok örnek var saymakla bitmez…

Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin tarihi dokusu ve avlusu

Temelleri 1921 yılında atılan müze zamanla, tarihi yapılar Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han‘ın onarılıp müze haline getirilmesi sonrası şimdiki yerine taşınıyor. Başlangıçta bir Hitit müzesi olarak kurulan yapı da zamanla Anadolu topraklarının ev sahipliği yaptığı medeniyetlerin tamamına hitap eder hale getirilmiş ve 1968 yılında şu anki ismini almış.

Müze bahçesindeki ihtişamlı Hitit Heykeli
Hitit – Güneş Kursu

Mimarisinin özgünlüğü ve tarihi dokuyla uyumu ile de ayrı bir güzelliğe sahip Anadolu Medeniyetleri Müzesi, oldukça zengin bir koleksiyona sahip. Hitit başta olmak üzere Frig, Urartu, Roma uygarlıklarına ait heykeller, güneş kursları, kabartmalar kronolojik bir sıra ile görülebiliyor. Alacahöyük, Boğazkale, Kültepe, Çatalhöyük gibi Anadolu’nun en eski yerleşimlerinden çıkarılan bu eserler, Anadolu’nun tüm tarihi-kültürel zenginliğin kısa ve öz bir fragmanı gibi…

Anadolu Medeniyetler Müzesi’nden eşsiz kabartma örnekleri
Frig Heykeli

Müzenin bir özelliği de Avrupa Yılın Müzesi Ödülü’nü ülkemiz adına alan ilk müze olması. 1997 yılında bu ödüle layık görülen Anadolu Medeniyetleri Müzesi, eser içeriği, kapsamı, yapılanış şekli ve mimarisiyle bunu sonuna kadar hak ediyor. Ve de kesinlikle Ankara’da görülecek yerler arasında en üst sıralarda yer alıyor…

Müze içinde bedestenin kapısı

Müzeden çıkınca eski güzel Ankara’da geçirdiğim anların doyumunu hissediyorum iliklerimde. İlk kez mi geldim buralara? Hayır. Geldim, baktım ama görmedim. Derinliğine inmedim. Şimdi bunu yapabilmiş olmanın huzuruyla doluyum…

Peki eski Ankara bu kadar mı? Değil. Zamanı durdurup görme gözüyle dolaşılacak, içinde kaybolunacak ne çok yer, ne çok sokak var daha…

Kitap Önerisi: Her Temas İz Bırakır – Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi – Emrah Serbes

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir