Adana’da Kebap ve Daha Onlarca Güzel Şey…

Sıcağıyla ünlü Adana’ya ve Çukurova’ya gitmek için en iyi zamanlar bahar ayları olabilir. Kaldı ki kentin en ünlü 2 festivalinden Portakal Çiçeği Festivali her yıl Nisan ayında, Altın Koza Film Festivali ise Eylül ayında organize ediliyor. Biz de bu mantıktan yola çıkarak, Adana’ya 2 yıl arayla biri Altın Koza Film Festivali’ne denk gelen iki farklı Sonbahar gezisi gerçekleştirdik.

Bildiğiniz gibi Adana en büyük 5. şehrimiz, dolayısıyla da çok büyük bir şehir. Ancak şehir merkezi gezilecek, görülecek yerler açısından bu büyüklüğe göre çok zengin sayılmaz. Buna mukabil, merkezin dışındaki ilçeler hayli kabarık bir listeye sahip. Merkezden 1-2 saatlik uzaklıkta yer alan çok sayıda farklı nokta var.

Ulaşım açısından ise Adana, Ankara’dan uçakla uçmaya değmeyecek kadar yakın ama arabayla da 4.5-5 saatlik bir mesafede. Daha uzaktan gelinse uçak kesinlikle en mantıklı seçenek. Bütün bunların hesap edilmesi ve zaman-mesafe ayarlamasının dikkate alınması gezi rotası açısından faydalı olacaktır. Son bir not olarak; Adana gibi bir şehirde gezdikleriniz gördükleriniz kadar yedikleriniz de öne çıkıyor, bu yüzden gastronomi tarafı da ayrıca ele alınmayı hak ediyor…

Adana Merkez – Eski Adana

Adana şehir merkezinde gezmeye “Eski Adana” olarak adlandırılan eski merkezden başlamak şehrin tarihi-sosyal gelişimini anlamak açısından daha faydalı olabilir.

Buraya geldiğinizde karşınıza çıkacak ilk yapı Adana Ulu Camii olacak. Adana, Anadolu Selçukluları sonrası beylikler döneminden itibaren uzun yıllar Ramazanoğlu Beyliği’nin yönetimi altında bulunduğundan, bu caminin yapımı ve gelişiminde bu beylik önemli rol oynamış. Yapımı 16. yüzyılda tamamlanan caminin, özellikle siyaz-beyaz mermerli süslü mimarisi, etkileyici kapısının taş işçiliği, sivrilen konik çatısı ve yerel motiflerin bulunduğu iç süslemeleri görülemeye değer.

Adana Ulu Camii

Caminin hemen yanında Ramazanoğlu Konağı Kültür Merkezi bulunuyor. Gerek binanın mimarisi, gerek Ramazanoğulları’nın şehre yaptığı katkılar ve yerel kültür gelişimini gözlemlemek açısından güzel fırsatlar sunuyor. Konağın hemen karşısında ve Ulu Cami’nin hemen yanındaki parkta döneminin ünlü kişiliklerinden olan şehre valilik de yapmış ünlü tanzimat dönemi şairi Ziya Paşa‘ya ait mezarı görebilirsiniz. Kendisini hatırlatmak için hemen en ünlü beyitlerinden birini yazalım buraya: “Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir / Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir” 🙂

Ramazanoğlu Konağı Kültür Merkezi

Konaktan aşağıya doğru yürüyünce, Ziya Paşa’nın valiliği döneminde inşa ettirdiği şehrin bir diğer simgesi hemen karşınızda beliriveriyor: Büyük Saat Kulesi. Kesme taştan yaptırılmış 32 metre uzunluğundaki kule, Osmanlı döneminde ülkede inşa edilmiş en uzun saat kulesi konumunda, İstanbul’daki Dolmabahçe Kulesi’nden bile uzun. Bu bilgiler sonrası, Ziya Paşa herhalde kendine en uygun yerde yatıyor diye düşünmeden edemiyor insan…

Büyük Saat Kulesi

Büyük Saat Kulesi, Tarihi Kazancılar Çarşısı‘nın girişinde yer alıyor. Çarşıya girince kentin en otantik ve iyi korunmuş yerlerinden birinde olduğunuzu hissediyorsunuz. Mimarisi, doğallığı, yıllara inat yaşayan zanaatkarları ve canlılığıyla sizi içine çeken bu çarşının sokaklarında kaybolup zamanı unutmak kesinlikle çok iyi gelecek…

Çarşının bitiminde kentin önemli tarihi camilerinden Yağ Camii bulunuyor. Aslında bir kilise olan bu yapı 16.yüzyılın hemen başında Ramazanoğulları tarafından camiye çevrilmiş. Hemen önünde yağ pazarı kurulduğu için cami bu ismi almış. Taç kapısının mimarisi oldukça etkileyici bir güzelliğe sahip olsa da, ben caminin iç mimarisine de özellikle bakmanızı öneriyorum.

Yağ Camii’nin sade ve etkileyici iç tasarımı

Yağ Cami’nden 5 dakika kadar yürüyünce Adana’nın en ünlü meydanlarından birine ulaşıyorsunuz. 5 Ocak Meydanı‘nı şehrin eski ve yakın tarihinin güzel bir karışımı. Meydanın ortasında Kurtuluş Savaşı’nın kent için önemini belirten bir heykel anıt bulunurken, her iki yan tarafta bulunan Kemeraltı Camii ve Mestan Hamamı meydanın daha eski günlerine ait birer simge konumunda. Meydanda yer alan Küçük Saat Kulesi‘ni görünce, eğer hiç araştırmadan gelirseniz, biraz şaşırabilirsiniz. Ben de fotoğrafını bilerek koymuyorum 🙂

Bebekli Kilise

Adana’da günümüzde hem Katolik hem Protestan cemaatler tarafından kullanılan Bebekli Kilise, meydandan 2 dakikalık bir yürüme mesafesinde yer alıyor. Asıl ismi Aziz Pavlus Kilisesi olsa da binanın tepesinde yer alan Meryem Ana heykelinin bebeğe benzetilmesi ile halk tarafından “Bebekli Kilise” olarak anılır olmuş. Ziyaretinizi Pazar veya Pazartesi günlerine denk getirmezseniz kilisenin içini de gezebilirsiniz, belirtmekte fayda var.

Adana Sinema Müzesi

Adana Sinema Müzesi, Eski Adana’nın Seyhan Nehri ile kesiştiği Seyhan Caddesi üzerinde bulunuyor. Altın Koza Festivali dönemi olsun veya olmasın gidilip gezilmesi gereken bir yer. İşletmesi Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan müzenin giriş ücreti bulunmuyor.

Her şeyden önce Adana çok değerli sanatçılar yetiştirmiş bir şehir. Ali Şen, Şener Şen, Aytaç Arman, Yılmaz Güney, Menderes Samancılar, Salih Güney, Yılmaz Köksal, Nurhan Damcıoğlu gibi oyuncular; Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Muzaffer İzgü, Behçet Çelik gibi edebiyatçılar; Suna Kan, Müslüm Gürses, Ümit Besen, Haluk Levent, Feridun Düzağaç gibi müzisyen ve ses sanatçıları örnek olarak verilebilir. Müzede sadece sinema değil diğer sanatlara ait de bazı örnekleri görmek mümkün.

Adana Sinema Müzesi’nden – 1

Müze, Türkiye’nin sinema tarihini kısa ve güzel özetleyen örnekler içeriyor. Özellikle afiş meraklılarının çok şey bulacağını söyleyebilirim. Eski ve orjinal film afişleri duvarları süslerken, Şener Şen, Yılmaz Güney gibi sanatçılar için özel köşeler de oluşturulmuş. Bazı sanatçılara ait heykeller canlandırdıkları ünlü karakterlerle (Badi Ekrem, İnek Şaban :)) beraber görülebiliyor. Ayrıca Altın Koza Festivali’nin tarihçesi, afişleri, ödül alanlara ait listeleri detaylıca inceleyebilirsiniz.

Altın Koza Festivali’nden de bahsetmek gerekirse; kentin çeşitli sinema salonlarında (eski salonlar, AVM’ler dahil) farklı programlar üzerinden kesintisiz film gösterimleri mevcut oluyor. Çeşitli ödüller için aday olan filmleri takip edebileceğiniz gibi kısa filmler, çocuklar için farklı gösterimler gibi seçenekler de mevcut.

Adana Sinema Müzesi’nden – 2

Müzeden çıkınca hemen yakınındaki yine tarihi bir konak üzerine kurulmuş Atatürk Evi Müzesi de ziyaret edilebilir. Atatürk’ün kente geldiğinde kaldığı bu konakta Atatürk’e ait kişisel eşyaların yanı sıra, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında büyük kahramanlık ve katkı göstermiş tarihi kişiliklere ait bilgiler detaylıca görülebilir.

Taş Köprü ve Çevresi

Seyhan Nehri üzerinde kurulmuş tarihi Taş Köprü belki de Adana’nın en bilinen simgesi. Roma İmparatoru Hadrianus döneminde 4.Yüzyıl’da yaptırılan köprü, dünyada halen aktif olarak kullanılan en eski köprülerden biri konumunda. (Gerçi 2006 yılındaki son onarım sonrası araç trafiğine kapatılmış ancak yayalar tarafından aktif olarak kullanılıyor). Günümüzde Seyhan ve Yüreğir ilçelerini birbirine bağlayan köprünün 21 kemerinden 14’ü ayaktaymış. Köprünün üzerinden yürümek ve köprüyü uzaktan uzun uzun seyretmek yapılması gerekenler arasında…

Tarihi Taş Köprü

Köprünün hemen arkasında bulunan Sabancı Merkez Camii ve hemen bitişiğindeki Merkez Parkı, isimleri gibi şehrin en merkezi yerleri. Bütün yollar buralara çıkıyormuş gibi bir izlenime kapılıyorsunuz. Sabancı Merkez Camisi’nin yapımına 1988 yılında başlanmış ve ancak 1998 yılında Sabancı ailesinin katkılarıyla tamamlanmış, ismi de bu yüzden bu şekilde konulmuş. Cami, 6 minaresi ve görkemli kubbesi ile güzel bir Osmanlı mimarisine sahip olsa da esin kaynağı olan camiler Sultan Ahmet ve Selimiye Camileri’nin yanında biraz sönük kalıyor.

Adana Arkeoloji Müzesi

Adana ve çevresi çok zengin bir tarihi geçmişe sahip olunca, Adana Arkeoloji Müzesi de çok şey vadediyor. Sunduğu eserler ve iç tasarımıyla da bu beklentiyi kesinlikle karşılıyor, geziniz boyunca bir saniye bile pişman olmayacaksınız…

Müzede görülecekler arasında çeşitli tarihi dönemlere ait kaplar, çömlekler, savaş eşyaları, sikkeler, çeşitli dönem ve kültürlere ait örnek giysiler, lahitler, heykeller gibi eserler bulunuyor. Heykellerden Hitit dönemine ait tanrı Tarhunda ve araba heykeli tam bir şaheser…

Hitit Tanrısı Tarhunda ve Araba Heykeli
Müzeden Antik Mezar ve Lahit Örnekleri

Çeşitli video gösterimleriyle bölge tarihi ve eserleri hakkında detaylı bilgi alabiliyorsunuz. Anavarza, Misis gibi yakınlarda bulunan antik kentlere ayrılmış kısım gerçekten ilgi çekici. Ama asıl mozaiklere ayrılmış kısım insanı büyülüyor, bu kısmın tasarımının da etkiyi arttırdığını belirtmek gerek.

Nuh’un Gemisi Mozaiği
Anavarza Antik Kenti’nden Tethys Mozaiği

Sırf mozaiklere ait kısma yaklaşık 1 saate yakın süre ayrılabilir, tüm müzeyi hakkıyla gezebilmek için en azından 2-2.5 saat gerekecektir. (Antik kentlere gidip yerinde göremeyecekseniz bu süreyi arttırabilirsiniz).

Gastronomi

Adana denince nerede yemek (daha doğrusu kebap :)) yenileceğine de özel olarak değinmek gerekiyor. Gerçi ben bir kebapçı ile değil, yine çok özel ve kendine has bir yer olan Kazım Büfe ile başlamak istiyorum. Şehir merkezinde Toros Caddesi üzerinde yer alan Kazım Büfe’nin alamet-i ferikası muzlu süt:) İlginç gelebilir ama bu tadı başka bir yerde bulmanız zor. Büyükçe bir bardak ve biraz daha küçük bardakla beraber toplam 2 bardaklık porsiyonlaması ile yaz-kış içilebilen buz gibi muzlu sütün yanında büfenin leziz tostlarından da mutlaka tadmalısınız. (muzlu süt dışında muzlu çilekli süt, portakal suyu gibi opsiyonlar da mevcut ama önce muzlu süt derim :)) Büfeden aldığınız yiyecek ve içeceği büfenin önündeki bistrolarda veya ayakta tüketiyorsunuz. Muzlu sütünüzün bir kısmını veya hepsini şişede alıp yanınızda da götürme imkanınız var. Daha çok sabahları tercih edilecek bir mekan gibi görünse de günün her saati gidilebilir, neden olmasın…

Kazım Büfe’de Muzlu Süt 🙂

Gelelim kebapçılara 🙂 Şehrin birbirine zıt kısımlarında yer alan iki kebapçı var ki günü nerede geçirdiğinize bağlı olarak kesinlikle tavisye ettiğim restoranlar. Bunlardan ilki Kebapçı Cik Cik Ali, Adana Arkeoloji Müzesi’ne çok yakın. Bir miktar salaş gibi görünse de yemeklerden ve aldığınız hizmetten memnun kalacaksınız. Adana’da tüm kebapçılarda ikramlar, gelen çeşit çeşit salata ve mezeler zaten çok güzel, burada da öyle. Adana kebabı da enfes gerçekten…

Yüreğir’de Tarihi Taş Köprü’ye yakın sayılabilecek bir yerde olan Kaburgacı Yaşar Usta şehrin en ünlü kebapçılarından biri. Oldukça büyük olan bu restoranda adından da anlaşılacağı gibi kaburga veya boru kebap denemenizi özellikle tavsiye ediyorum. Fiyat-kalite dengesinden, özellikle de servis hızından memnun kalacaksınız.

Kaburgacı Yaşar Usta’da ikram salata ve mezeler

Eski Adana’da dolaşırken yorgunluğunuzu giderebileceğeniz şehrin bir diğer önemli kebaçısı Kazancılar Restorant Büyüksaat bulunuyor. Çarşının otantik sokaklarının içinde güzel bir yemek yeme keyfi yaşayabileceğeniz bu restoranda da yediklerinizin tadı damağınızda kalacak…

Tarihi Kazancılar Restorant

Son olarak tarihi merkezden epey uzakta ama gittiğinize pişman olmayacağınız bir kebapçıdan daha bahsetmek istiyorum. Seyhan Baraj Gölü’nü yukarıdan gören ve Park Zirve Zaimoğlu olarak adlandırılan bölgedeki konumuyla Onbaşılar Kebap, leziz yemekleri ile olduğu kadar güzel manzarasıyla da farklı bir deneyim sunuyor. Yiyeceğiniz enfes kebapların akabinde karşıda yer alan Sütiş’te çay-kahve-tatlı keyfi yapabilmek de cabası 🙂 Ve yine baraj gölünün eşsiz manzarası eşliğinde…

Varda Köprüsü – Kapıkaya Kanyonu

Adana’nın şehir merkezi dışındaki yerlerden Varda Köprüsü’nden başlamak istiyorum. Adana merkeze 1 saat 15 dakikalık mesafede yer alan bu tarihi köprü, Karaisalı ilçesinin yakınlarında yer alıyor. (Ankara-Adana yolu üzerinden geliyorsanız Çamalan mevkinden ayrılarak geliniyor).Köprüye yaklaştıkça daralan yol ve yan taraftaki uçurumlar heyecanı arttırıyor. Köprüden önce etkileyici Toroslar’a ve nefis ormanlarına hayran kalmamak imkansız.

Varda Köprüsü

Muhteşem bir mimariye sahip olan Varda Köprüsü, 1912 yılında Almanlar’ın yardımıyla İstanbul-Bağdat-Hicaz Demiryolu’nu tamamlamak amacıyla yaptırılmış. Yapımı 5 yıl süren köprünün uzunluğu 172, yerden yüksekliği ise yaklaşık 100 metre. Halen aktif olarak kullanılan köprü üzerindeki raylarda, tren geçmeyen zamanlarda tüm uyarı tabelalarına rağmen (!) yürümek mümkün. (ki biz şansımıza ziyaretimiz esnasında tren geçişi göremedik).

Varda Köprüsü – 2

Köprünün az ilerisinde bulunan Çardak Cafe-Restoran’da oturup bir şeyler yiyip içerken köprüyü ve civardaki muhteşem manzaraları izlemek müthiş keyifli. Mekanın hemen yanından aşağıya doğru inen ve Kapıkaya Kanyonu‘na kadar giden yürüyüş yolu insanı cezbediyor. En azından aşağıda bulunan çardağa kadar yürümeli ve köprüyü bir de oradan seyretmeli derim. Zaman ve enerji varsa daha güzel, kanyona kadar yürüyüp eşsiz manzaralar sunan bu parkuru değerlendirebilirsiniz.

Köprü üzerinden Kapıkaya Kanyonu

Köprüyü doyasıya izledikten sonra vaktiniz varsa, yakınlarda bulunan ve Kapıkaya Kanyonu gibi müthiş bir doğal güzelliğe sahip Belemedik Vadisi‘ne bir ziyaret gerçekleştirebilirsiniz.

Anavarza Antik Kenti

Adana’nın Ceyhan ilçesine doğru bir rota yaptığınızda, 40 dakikalık bir mesafede Yılankale, oradan yaklaşık bir yarım saatlik mesafede de Anavarza Antik Kenti yer alıyor. Biz Yılankale’de durmayıp Anavarza’ya doğru devam ettik, sonra dönüp Yılankale’yi gezmeyi tercih ettik.

Unesco geçici miras listesinde yer alan Anavarza Antik Kenti, günümüzde Kozan ilçesi sınırlarındaki Dilekkaya köyü içerisinde müthiş sarp bir kayalığın bitişiğinde yer alıyor. Anavarza, Roma döneminde MS 2. ve 3.Yüzyıllarda altın çağını yaşamış ve bölgenin en önemli kentlerinden bir haline gelmiş. Sonraki dönemlerde farklı devletlerin egemenliği altında etkinliğini sürdürmüş. Ancak 14.Yüzyıl’da Memluklar tarafından işgal edildikten sonra önemini yitirmiş ve sonrasında kentte yerleşim de olmamış.

Anavarza Antik Kenti’nin Muhteşem Kapısı

Anavarza’ya geldiğinizde karşınıza çıkan etkileyici kapısı kentin ihtişamlı dönemine ait kanıtlar sunuyor. Kapıdan ilerleyince şu an ayakta olmasa da sütunlu yolu hayal edip kafanızda canlandırabiliyorsunuz. Antik kentte çeşitli yapıların zemininde bulunan mozaikler (ünlü Tethys Mozaiği vb.), şu an için, yukarıda da anlatıldığı gibi, Adana Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor. İyi ki de öyle yapılıyor çünkü bu antik kentin bakımlı ve korunaklı olduğunu söylemek maalesef çok zor. Kentin sınırları içinde hayvanların otlatıldığı ve tarım yapıldığını görmek ilginç bir deneyim oluyor…

Sütunlu yoldan kalanlar ve Anavarza Kalesi

Aşağıdan sarp kayaların üzerindeki Ortaçağ’dan kalma Anavarza Kalesi’ni izlemeye doyum olmuyor. Biz cesaret edemedik ama kaleye çıkmak için bir yürüyüş yolu mevcut. Kaleyi yakından görmek ve kenti tüm çıplaklığıyla yukarıdan seyretmek yorucu ama bir o kadar da tadına doyulmayacak bir aktivite olabilir. Ki bunu yapmayı tercih edecekseniz Yılankale’yi buradan önce veya sonra gezme kararınızı etkileyebilir, üstüne düşünmenizde fayda var.

Yılankale

Ceyhan ilçesine yaklaşık 10km mesafedeki Yılankale, çok sarp bir tepe üzerine Kilikya Ermeni Krallığı döneminde kurulmuş. 12.Yüzyıl’a ait bu yapı tam bir Ortaçağ kalesi ve özellikle Haçlı Seferleri döneminde önemli rol oynamış. 14.Yüzyıl’da Ramazanoğlu Beyliği döneminden itibaren atıl duruma düşen kale yöre halkı tarafından Şahmeran Kalesi olarak da adlandırılıyor.

Yılankale
Yılankale ve uçsuz bucaksız Ceyhan Ovası…

İlk başta kolay gibi gözükse de kaleye tırmanmak oldukça meşakatli. Tabiri caizse çıkması bir dert inmesi ise ayrı bir dert 🙂 Böyle tarihi bir yapı daha bakımlı ve güvenli olamaz mı diye düşünmeden edemiyor insan. Yine de adrenalin dolu bu tırmanışı, kaleden göreceğeniz manzaralar sonrası iyi ki yapmışım diyeceksiniz…

Yılankale’den Ceyhan Nehri

Ceyhan Ovası, Ceyhan Nehri, civardaki Anavarza, Kozan ve Tumlu Kaleleri Yılankale’den görülebilecekler arasında. Aşağı indiğinizde kaleye ait kafede soluklanıp daha az yüksekten ova ve nehir manzarası eşliğinde çay-kahve keyfi yapmayı atlamayın.

Karataş

Adana deyince Çukurova ve Toroslar akla gelir ama Akdeniz hemen gelmez. Oysa ki Adana da bir Akdeniz kentidir. Belki Antalya ve Mersin gibi güzel ve baştan çıkarıcı bir sahil şeridine sahip değil ama Adana’ya gelmişken denizi de görmelisiniz. Karataş bunun için en doğru nokta.

Adana’dan 45 dakikada gidilebilen Karataş’ta, iskelede yürüyüş yapıp hemen yan tarafında yer alan parktaki kafelerde deniz kokusu eşliğinde bir şeyler yiyip içebilirsiniz. Burada, Adana’nın kebabından sıkılanlar için balık ve deniz ürünleri yemek için güzel restoranlar alternatifleri de mevcut.

Magarsus Antik Tiyatro

Karataş’a gelmişken görülecek yerlerden birisi merkeze 10 dakikalık mesafede yer alan Magarsus Antik Tiyatrosu. Çalışmaların devam ettiği antik tiyatro tam olarak ortaya çıkarılamamış olsa da karşısındaki deniz manzarasıyla beraber görülmeye değecek güzellikte.

Akyatan Gölü’nde balıkçı iskeleleri…

Karataş’tan 15 dakikalık mesafede yer alan Akyatan Gölü Akdeniz’le olan bağlantısı yani bir lagün gölü olması (ki ülkemizin en büyük lagün gölü konumunda) ile balıkçılık için oldukça elverişli. Özel bir işletmeye ait iskelerde balık tutanları ve gölü seyredebiliyorsunuz. Kuşların göç yolları için önemli bir durak olan bu göl, mevsimine göre farklı kuş türlerinin gözlemi için de tercih edilebilir. Ayrıca, Akyatan Milli Parkı ormanı ve yakınındaki plajları ile kampçılar için cazip bir nokta olarak görünüyor.

Vaktiniz varsa daha batıdaki ve Karataş’a yaklaşık 45 dakikalık mesafedeki Akyatan’dan daha küçük bir lagün gölü olan Tuzla Gölü‘nü ve Tuzla Milli Parkı‘nı da ziyaret edebilirsiniz.

Gezi Tarihi: Eylül 2019 & Kasım 2021

Kitap Önerisi: İnce Memed – Yaşar Kemal

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir