Balkanlar’dan Kısa Kısa – 2 (Bosna-Hersek)
Balkanlar’da Bosna-Hersek’te, kendimizi hiç yabancı hissetmediğimiz bir başka diyardayız. Bosna’nın sevimli, sıcak, hoşgörülü insanlarını, şehirlerini ve yakın tarihte yaşananlar nedeniyle biraz da hüznün hakim olduğu atmosferini hep hatırlayacağız…
Saraybosna
Bosna-Hersek’in başkenti Saraybosna, 15.Yüzyıl’da Osmanlılar’ın bölgeyi fethetmesiyle beraber hızla bölgenin en önemli kenti konumuna yükselmiş ve Türkler’in Avrupa’da kurduğu en büyük şehir olmuş. Yüzyıllar boyu bünyesinde Müslümanları, Ortodoks Hristiyanları, Katolik Hristiyanları ve Musevileri beraber barındırmış ve bu özelliği ile Avrupa’nın Kudüsü olarak da anılıyor.
Şehrin tarihi merkezinde yer alan Başçarşı, isminden de anlaşılacağı üzere tarihi çarşı, dükkan ve lokantaların olduğu oldukça canlı ve kalabalık bir alan. Başçarşı’nın merkezindeki 18.yüzyıl yapısı ahşap çeşme – Sebil olarak anılıyor ve oldukça ilginç. Başçarşı’nın devamında yayalara ait Ferhadiye Caddesi uzanıyor. Tarihi dokunun çok iyi korunduğu bu bölgede Gazi Hüsrev Bey Camii, Gazi Hüsrev Bey Müzesi, Tarihi Bedestan, Saat Kulesi gibi Osmanlı dönemi yapıları bulunuyor.
Caddedeki ve çevresinde bir çok cafe ve restoran bulunuyor. Buradaki restoranlarda Türk yemeklerinden örnekler rahatlıkla bulunabilir. Özellikle “Sac böreği” çeşitlerinden yemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.


Sokaklarda, caddelerde, binaların üzerinde çeşitli yerlerde dikkatinizi çekecek Saraybosna Gülü… Bir havan topu mermisinin bıraktığı çiçeğe benzer görünümü nedeniyle bu şekilde anılan bu izler, bir veya daha fazla insanın ölümüne sebep olan her merminin düştüğü noktada kırmızı bir reçine ile boyanmış ve Bosna Savaşı’na dair ibret veren bir hatırlatıcı olarak kullanılmakta…

Kentin kültürel mozaiğinin en güzel örnekleri yine tarihi bölgenin çevresinde konumlanmış. Bunların en iyi örnekleri Sırp Ortodoks Katedrali, Bosna Hersek Yahudileri Müzesi ve İsa’nın Kalbi (Sacred Heart) Katedrali yakından görülecekler arasında.

İsa’nın Kalbi (Sacred Heart) Katedrali, Osmanlı dönemi sonrasında 1889 yılında yapılmış. Paris’teki Notre Dame Katedrali’nin mimarisinden esinlenerek yapılan katedral, modern şehrin simgelerinden biri konumunda.

Balkanlar tarih boyunca suların durulmadığı, savaşların bitmediği bir coğrafya olmuş maalesef. Tabii bundan en çok çeken de yine Balkan halkları olmuş. Saraybosna’nın kalbindeki Latin Köprüsü de tarihi güzelliği ile değil, 1914’te Avusturya Arşüdükü Franz Ferdinand’ın suikastı sonucu I.Dünya Savaşı’nın başladığı yer olarak biliniyor…

Ferhadiye Caddesi’nin sonunda 1946’da II.Dünya Savaşı’nda ölenler anısına yakılmış bir sonsuz (sönmeyen) ateş ve arkasında bunun için yapılmış bir anıt bulunuyor. Bu anıtın önünde, savaşlardan çok çekmiş bir kentin bilgeliği ve naifliğini içinizde hissedeceksiniz…

Umut Tüneli
Saraybosna Umut Tüneli, her ne kadar acı hatıralarla dolu olsa da Bosna Savaşı’nda yaşananları daha iyi anlayabilmek için mutlaka gidilip görülmesi gereken bir yer. Bu tünel savaş sırasında kuşatma altındaki kente, hemen yakınındaki Birleşmiş Milletler kontrolündeki havaalanına bağlantı sağlayarak şehre gıda, tıp malzemesi ve cephane yardımı sağlamak amacıyla açılmış.

1 metre genişliğinde, 160 cm yüksekliğindeki tünel yaklaşık 800 metre uzunluğunda. Yer altından maden ocaklarındaki benzer mantıkta ray sistemi ile insan ve malzeme taşınmasına olanak sağlamış. Burayı gezerken yaklaşık 30 yıl önceki savaşta yaşananlarla ilgili detaylı bilgiler de ediniyorsunuz.

Mostar
Bosna-Hersek’te Hersek bölgesinin başkenti olan Mostar, ülkenin ve bölgenin en önemli şehirlerinden biri. Osmanlı döneminden bu yana farklı kültürlerin kesişim noktalarından olan bu şehir, hoşgörünün ve bir arada yaşayabilmenin bölgedeki sembollerinden. Kentin bu anlamdaki en önemli simgesi Mostar Köprüsü, 1566’da Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayreddin tarafından yapılmış. Köprü 1993’te Bosna Savaşı’nda Hırvat topçu ateşiyle yıkıldı. Savaş sonrasında Türkiye’nin de dahil olduğu birçok ülkenin girişimiyle aslına uygun olarak tekrar inşa edildi ve halen UNESCO kültür miras listesinde bulunuyor.

Köprünün üzerindeyken mimarisine, otantik havasına ve nehrin kıyısındaki tarihi evlerin manzarasına hayran kalmamak mümkün değil. Mostar’daki en önemli geleneklerden biri genç erkeklerin nişanlılarına cesaretlerini kanıtlamak için gerçekleştirdiği “köprüden nehre atlama” aksiyonu. Bunlara veya sporcuların antreman amaçlı yaptığı böyle bir atlamaya denk gelmeniz de oldukça olası…

Mostar’da nehrin doğu tarafında Müslüman Boşnak, batı tarafında ise Hristiyan Hırvat halk yaşıyor ve köprü bu iki topluluğu birbirine bağlıyor. Köprünün doğu ve batısında nehre paralel uzanan tarihi sokaklarda dolaşırken çağlar arasında bir yolculuğa çıktığınızı hissedeceksiniz…

Poçitel
Mostar’ın 30km kadar güneyinde yer alan Poçitel, yaklaşık 550 yıllık bir Osmanlı kasabası. Tarihi evler, Paşa Kulesi, Poçitel Camisi ve tarihi medrese bu küçük kasabada zengin bir görülecekler listesi oluşturuyor. Tüm bu tarihi yapıları bir çırpıda gezerken taş işçiliği dikkatlice incelemenizi öneririm.


Poçitel’de gezinizi tamamladıktan sonra Türk kahvesi içerek dinlenmek tadı damağınızda kalacak başka bir anı için bire bir…

Gezi Tarihi: Ağustos 2019





















































































Son yorumlar