Anadolu’nun Tarihi Kasaba ve Köyleri – 1

Ülkemizin eşsiz güzellikleri saymakla, gezmekle, anlatmakla bitmiyor… Bu güzelliklerin arasında Anadolu’nun dopdolu tarihinden capcanlı izler barındıran farklı ve otantik atmosfere sahip köy ve kasabaları belki hemen aklımıza gelmiyor ama kanımca mutlaka görülecekler listesinde üst sıralarda yer almalı. Buraları gezip gördükçe geçmişe bir yolculuk yaparken, günümüzün hayat koşturmacısından kurtulup tatlı ve huzurlu bir rüyanın içine dalıveriyor insan…

Değişik zamanlarda, farklı vesilerle gitme ve görme şansı bulduğum bu şirin köy ve kasabalardan işte bazıları…

Cumalıkızık (Bursa)

Bursa’nın Yıldırım ilçesine bağlı ve Uludağ’ın kuzey yamaçlarına kurulmuş Cumalıkızık köyü 700 yılı geçen bir tarihe sahip. Osmanlı’nın kuruluş döneminde bu bölgede kurulan köylerden biri ve günümüze kadar ulaşan 5 köyden en bilinenidir. Son olarak Unesco dünya miras listesine de alınmıştır.

2014 yılı Ağustos ayında gezme şansı bulduğumuz Cumalıkızık’a Bursa merkezden arabayla 10-15 dakikada ulaştık. Köye gelir gelmez tarihi dokunun mükemmel bir şekilde korunduğunu görüp çok etkilendik. Şirin meydanıyla, halen yaşamın sürdüğü tarihi konaklarıyla, capcanlı pazarıyla gerçekten geçmişte yaşayan bir köy gibiydi Cumalıkızık… Konakları ve sokakları gezdikten sonra köyün biraz yukarısındaki kafelerden birinde oturup Bursa Ovası’na karşı yediğimiz gözleme ve içtiğimiz taze karadut suyunun tadı halen damağımda…

Cumalıkızık – Tarihi konaklardan bir örnek

Cumalıkızık’ı daha önce gözümüzle görmesek de fark etmeden tanıyorduk aslında. Çünkü bu köy TRT’nin önemli tarihi yapımlarına, Osmanlı’nın kuruluşunu anlatan Kuruluş diziyle (başrolde Cihan Ünal) ve Türkiye’nin kuruluşunu anlatan Kurtuluş dizilerine (başrolde Rutkay Aziz) ev sahipliği yapmış. Bunlara ek Kınalı Kar dizisi de burada çekilen dizilerden biri.

Kınalı Kar Dizisi – Bulanlar Konak

Gölyazı (Bursa)

Yine Bursa’dayız, bu kez Bursa’nın batısında Ulubat Gölü kıyısında bulunan Gölyazı’da. Gölyazı, tam olarak Bursa – İzmir yolunun 35.km’sinden göle doğru 7 km mesafede ve merkezden yaklaşık 45 dakika mesafede.

Gölyazı, antik bir Yunan kenti üzerine kurulmuş bir tarihi bir köy. Zambak Tepe ve göl tarafındaki diğer kısmı birbirine bir köprü ile bağlı, ki kışın gölün sular kısmı yükseldiğinde bu ikinci kısım bir ada halini alıyor. Günümüzde de bu antik Yunan kentinden kalan Nekropol ve antik tiyatro kalıntıları görülebilir.

Osmanlı döneminde Rum nüfusun ağırlıkta olduğu bu köye, Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan’la yapılan mübadeleyle Selanik’ten gelen Türk aileler yerleştirilmiş.

2018 Mart’ında Gölyazı’yı görmek için Bursa’dan yola çıktık. Gölyazı’ya ulaşır ulaşmaz önce köyün girişinde Aziz Panteleimon Kilisesi’ni gördük, sonra köyün meydanında efsanevi Ağlayan Çınar karşıladı bizi. Çınarları ile ünlü Bursa’nın en ulu olanlarından Ağlayan Çınar adını, rivayete göre mübadele döneminde geçen bir Türk genci ve Rum kızı arasındaki sonu ikisinin de ölümüyle biten aşkından alıyor. Çınarın yanından, Zambak Tepe ile ada kısmını birbirine bağlayan köprü üzerinden gölü seyrettikten sonra ada kısmını gezmeye başladık.

Gölyazı – Efsanevi Ağlayan Çınar
Gölyazı – Ulubat Gölü

Gölyazı’da doğal olarak balıkçılık önemli. Ama burayı özel kılan balıkçılığın kadınlar tarafından da yapılması, ve bu geleneğin yaşatılması. Gezerken balık pazarının ve taze tutulmuş balıkların önünden geçtik, rüzgarlı havada göl ve kayıkların oluşturduğu güzel manzarayı izledik. Gölün içinde yaklaşık 1km uzaklıktaki Kız Adası da ayrı bir güzellik sunuyor, bu ada da yine antik Yunan döneminden kalma Apollon tapınağı bulunuyor.

Gölyazı’nın Renkli Kayıkları

Ada kısmının taş yollu dar sokaklarında dolaştık. Kent surlarından kalanları, tarihi hamamı, Aziz Pantelemion Kilisesi’ni, Sübyan Mektebi’ni, Eski Cami’yi gezerek meydandaki çay bahçesine geri geldik. Göl manzarası eşliğinde çaylarımızı içerken keyfimize diyecek yoktu. Ayrılırken Gölyazı’ya ilkbahar veya yaz aylarında tekrar gelmenin ayrıca keyifli olacağını düşündük…

Doğanbey (Söke – Aydın)

Aydın’ın Söke ilçesindeki Doğanbey Köyü, mübadele öncesi Rumca adıyla Domatia, mübadele sonrası eski ve yeni köy olarak iki kısımdan oluşuyor. Mübadele sonrası Türklerin yerleştiği yeni kısım daha aşağıda ve asıl yerleşim orada. Eski köy ise yavaş yavaş yerleşimin oluşmaya başladığı, köy havasını tam anlamıyla hissedebileceğiniz müthiş huzurlu bir yer.

Doğanbey Köyü’nün doğal kafesi

2018 yazında görme fırsatı bulduğumuz bu köy doğallığı, sadeliği ve dinginliği ile bizi kendine hayran bıraktı. Ufak bir vadinin ikiye ayırdığı köyün bir tarafından yürümeye başladık, şirin evlerin ve sokakların arasında dolaştık. Tam bir inziva ortamı sunan bu köyün, yaşam olmayan evlerine son dönemde rağbet artmış, restorasyonlar sonrası yerleşim artmaya başlamış.

Doğanbey’in güzel evlerinden bir örnek

Soluklanmak için köyden bir ailenin işlettiği sevimli bir köy kahvesinde durakladık. Yeşillikler içinde kalan evlerin, huzurlu sokakların tadını çıkardık. Bazen büyük şehirlerin insanı yutan anlamsız koşturmacasını bırakıp huzur dolu yepyeni bir hayata başlamak istiyor ya insan, Doğanbey işte bu özlem hissedildiği anda ilk akla gelecek yerlerden…

Doğanbey’den Ege Denizi

Kayaköy (Fethiye – Muğla)

Fethiye’ye 7 km mesafede bulunan Kayaköy, yine bir eski Rum köyü (Rumca ismi Levissi’ymiş). Mübadele sonrası Rum nüfus Yunanistan’a göç ederken Balkan Türkler’i buraya yerleştirilmiş. 1957 Fethiye depremi ile yıkılan evler daha sonra terk edilmiş ve köy hayalet bir köy niteliğine bürünmüş.

2019 Yaz aylarında Fethiye civarında geçirdiğimiz tatilimizin bir gününde bu ilginç köyü görmek için koyulduk yola. Ölüdeniz lagününün arkasındaki orman ve tepelerinin arka yamacındaki Kayaköy’e yaklaşınca yıkık evler hemen dikkatimizi çekti. Terk edilmiş ve ıssız evlere bakarken hüzünlenmemek mümkün olmuyor. Koruma altındaki bu evlerin yanında Yukarı ve Aşağı adlarında 2 kilise ile 14 adet şapel de bulunuyor.

Kayaköy – Fethiye

Kayaköy’de evleri yakında görebilir, kiliseler ve şapelleri ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca, artan ünü ve bir açık hava müzesine dönüşmesiyle giderek turistik bir hale gelen köyde, bu orjinal manzarayı seyrederek bir şeyler yiyip içebileceğiniz kafe ve restoranlar da mevcut.

Bana kalırsa bu eşsiz köy daha iyi korunmalı ve tam bir müze haline getirilmeli. Böyle bir yapı Avrupa ülkelerinde olsaydı adını duymayan kalmazdı diye düşünüyorum…

Kayaköy’ün hayalet evleri

You may also like...

1 Response

  1. Merdan Cantürk dedi ki:

    BENİM KÖYÜM

    Baharda şenlenir bağı, bahçesi
    Kokusu başkadır benim köyümün
    Unutturur adama gamı, kederi
    Havası başkadır benim köyümün
    XXX
    Akşam olur herkes döner evine
    Can kurban inan ki benim köyüme
    Gülabi’nin torunları derler bizlere
    Özü başkadır benim köyümün
    XXX
    Yeşil yeşil meşeleri var dağında
    Meyve ağaçları çiçek açar bağında
    Her çeşit otlar yeşerir toprağında
    Yeşili başkadır benim köyümün
    XXX
    Köyümün kenarından akar çayı
    Kıvrım kıvrım dolanır sular tarlayı
    Unuttum sanma orda olmayı
    Dostluğu başkadır benim köyümün
    XXX
    Yaz gelince çıkarlar yaylaya
    Gurbetçiler hasretle döner sılaya
    Benden selam olsun Aziz Ağa’ya
    Sevgisi başkadır benim köyümün

    İbrahim SEVİNDİK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir