Bozkırın Göz Bebeği: Eskişehir

Bozkır çok cazip gelmez insana. Çoraklık hissi verir; bozkırda olmak kışın ayazda, yazın sulardan, denizden uzakta olmak demektir. Yeşilden, maviden soyutlanmış bir sarıdır bozkır… Ama bazı yerler vardır çoraklığın ortasında bir mücevher gibi parlar. İşte Eskişehir de İç Anadolu bozkırının parlayan mücevheri, göz bebeği…

Eskişehir, başkent Ankara’nın yanıbaşındaki vakur komşu. Üniversite yıllarında bir dost ziyaretiyle başlayan tanışıklığımız 25. yılına girmiş, az değil. Bu 25 yılda defalarca bulunduğum bu kenti nasıl anlatmalı: Dinamikliğini sadelikle bütünleştiren , süsten şaşaadan debdebeden uzak ferahlık veren bir duruş. Buz gibi soğuk kış gecelerinde bile iç ısıtan sımsıcak bir dost evi gibi. Mekanlarında ve eğlence kültüründe başka kentleri etkileyen bir yenilikçilik var. Yaşam alanları, parkları, kent tasarımı ve sanatla iç içe oluşuyla herkes için ulaşılabilir, ilham veren ve yaşanılabilir bir kent. İşte Eskişehir böyle bir kent, benim için her daim cazip, her daim dost…

Odunpazarı

Yüzyıllarca odun ticaretinin merkezi olan Eskişehir’in tarihi mahallesi Odunpazarı kentin eskimeyen merkezi. Çağdaş yaşamın tarihle çok munis bir şekilde buluşturulduğu bu özgün mahalle; sokakları, renkli konakları, irili ufaklı müzeleri, şirin kafeleriyle kendinizi kaybedip zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağanız güzellikte…

Tarihi sokak ve konaklarıyla Odunpazarı

Birbirine çok yakın konumlarıyla Eskişehir Kurtuluş Savaşı Müzesi ile Eskişehir Ticaret ve Sanayi Müzesi, Odunpazarı’nda ik uğranması gereken yerlerden. Bu küçük ama dopdolu müzeler, kentin yakın tarihimize katkılarını görüp anlamaya çok yardımcı oluyor. Bir yandan da Eskişehir’in çok önemli bir endüstri kenti olduğunu hatırlatıyor. Eti ve Sarar kentin çok önemli markalarından sadece ikisi. Başrolde ise cumhuriyet tarihimizin iki sembolü var; Devrim Arabası’na ve Karakurt’a selam durma zamanı…

Eskişehir Ticaret ve Sanayi Müzesi’nden – 1

(Devrim arabalarının hikayesini daha detaylı öğrenmek, aynı zamanda ülkemizin demiryolu tarihinin bir özetini görmek için Eskişehir Tren Garı yakınındaki TÜRASAŞ Devrim Arabaları Müzesi ziyaret edilebilir.)

Eskişehir Ticaret ve Sanayi Müzesi’nden – 2

Eskişehir’in en önemli alemeti farikalarından biri “lületaşı”. Ülkemizdeki lületaşının neredeyse tamamı Eskişehir’den çıkarılıyor. Yanmama özelliği ve gözenekli yapısı ile öne çıkan lületaşı en çok pipo yapımında kullanılıyor. Odunpazarı’nın kalbinde sayılabilecek Atlıhan El Sanatları Çarşısı‘nda lületaşından yapılma birçok pipo ve hediyelik eşya ürününü görme şansına sahip oluyorsunuz, uğramadan geçmeyin…

Atlıhan El Sanatları Çarşısı -1

Çarşının hemen karşısında yer alan Köfteci Ahmet, Eskişehir’e özgü balaban köftenin tadına bakmak için güzel ve tarihi bir mekan. Ülkemizde her şehirde ünlenmiş bir köfte çeşidi var, bana sorarsanız bunlar arasındaki farkı anlamak kolay değil, en azından benim için. Ama Köfteci Ahmet’te yiyeceğeniz köfteden pişman olmayacaksınız buna emin olabilirsiniz. Hemen yandaki küçük dükkan Mustafa Zade Tatlı Dükkanı da helvalarıyla öne çıkıyor, tatlı severlere duyurulur…

Atlıhan El Sanatları Çarşısı -2

El Sanatları Çarşısı’nın diğer yanında tarihi evlerden en çok dikkat çekenlerden biri bulunuyor. Küçük bir şatoyu andıran mavi boyalı bu yapı Ataol Behramoğlu Kitaplığı ve Edebiyat Müzesi. Geçmişi 265 yıllık olan bu yapı aslen “Yağcızade Konağı”ymış, Odunpazarı Belediyesi tarafından restore edilerek ünlü şair ve Rus Edebiyatı Profesörü Ataol Behramoğlu adına müzeye çevrilmiş.

Ataol Behramoğlu Kitaplığı ve Edebiyat Müzesi

Müzede bizzat Ataol Behramoğlu tarafından hediye edilmiş yaklaşık 10.000 adet eser bulunuyor; çoğunluğunu da Rus ve Türk Edebiyatı için önemli eserler oluşturuyor. Müzede kitaplar, el yazmaları, fotoğraflar arasında gezerken birçok şey öğrenip keşfetmek mümkün oluyor.

Ataol Behramoğlu Kitaplığı’ndan…

Odunpazarı’nda her sokakta, her evde sizi içine çeken bir şeyler bulabiliyorsunuz. Hediyelik eşyacılar, nostaljik ürün sergileri, çay evleri, kahvehaneler, küçük müzeler, çi börek ve mantı evleri kapısından bakınca içine girme isteği duyacağanız sayısız dükkan… Akşamları bu sokaklarda gizli çay evlerinde türkü veya şiir dinletilerine katılabilir, modern zamanımızın hiç bitmeyen koşturmacısına inat yalınlığını ve samimiyetini korumuş bir ortamda kendinizi hatırlayabilir, ruhunuzu dinlendirebilirsiniz…

Odunpazarı Sokakları

Odunpazarı sokaklarından yukarıya doğru çıkınca mahallenin en eski yapısı ile karşılacaksınız: Kurşunlu Camisi ve Külliyesi. 1517 yılında Osmanlı veziri Çoban Mustafa Paşa tarafından yaptırılan külliyenin içinde caminin dışında kervansaray, harem, imaret, şadırvan ve Mevlevi şeyhlerine ait türbe gibi yapılar bulunuyor.

Kurşunlu Camisi ve Külliyesi

Külliyenin içi ve çevresindeki yapılar günümüzde de aktif olarak kullanılıyor. Kervansaray olan yapının içinde Sıcak Cam Üfleme Atölyesi ve Cam Sanatları Merkezi bulunuyor ve hemen bitişiğinde Ahşap Eserler Galerisi yer alıyor. Külliyenin içinde yer alan Kütüphane ve Lületaşı Müzesi de gezilecekler arasında.

Külliyenin biraz doğusunda Roma Çeşmesi olarak anılan ve günümüzde çalışmayan bir tarihi yapı daha bulunuyor. Üstünde Roma dönemi mimari örneklerini barındıran yapının geç Osmanlı Dönemi’nde yaptırıldığı düşünülüyor.

Odunpazarı – Ahşap Eserler Galerisi

Odunpazarı’nı anlatırken son kısmı mahallenin en yeni yapılarına ayırdım. Odunpazarı 2019 yılında Modern Müze (OMM) ile tanıştı ve bu müze Odunpazarı’na çok yakıştı. Japon mimar Kengo Kuma tarafından tasarlanan müzede Odunpazarı ve Osmanlı kubbe mimarisi ile geleneksel Japon mimarisi müthiş bir ahenkle harmanlanmış.

Odunpazarı Modern Müze (OMM)

Üç kattan oluşan Modern Müze’de sandalye, masa, yatak, lamba gibi nesnelerin sanatla farklı bir şekilde yoğruluşuna tanıklık ediyorsunuz. Yaratıcılıkta sınır tanımayan eserler, insanın içinde zaman zaman şaşkınlıkla beraber bir hayranlık hissi yaratıyor. En alt katta Japon bambu ustası Tanabe Chikuunsai IV tarafından müzeye özel tasarlanan devasa boyuttaki yerleştirmeyi gördüğünüzde ise bu hisler zirve noktaya ulaşıyor. Bu özgün müzeyi gezip görmeden geçmeyin…

Modern Müze’den…

OMM’un hemen bitişiğinde, dünyada çeşitli kentlerde bulunan “Madame Tussauds” müzelerine benzer konsepte sahip ve bizzat Yılmaz Büyükerşen tarafından yapılan balmumu heykellerin görülebileceği Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi yer alıyor. Ülkemizde türünün ilk örneği olan ve 2013 yılında açılan müzede, yerli ve yabancı toplam 223 ünlü şahsiyete ait heykeller görülebilir.

Sanat Sokağı girişi

Odunpazarı’nda son durağımız mahallenin en yeni kısmı, 2024 yılı Kasım ayında açılan Sanat Sokağı. Çağdaş sanatlar için üretimi ve sanatçı yetiştirmeyi amaç edinerek açılan Sanat Sokağı’nda tabiri caizse yok yok. Uluslararası Çağdaş Seramik Sanatları Müzesi, Karikatürler ile Yılmaz Hoca Galerisi, Genco Erkal Sahnesi ve Kukla Tiyatrosu‘nun yanı sıra dans, cam, seramik atölyeleriyle dopdolu bu sokaktan sanata doymadan çıkmak imkansız. Aslında Sanat Sokağı Eskişehir’in de bir özeti gibi; kültür ve sanat insan için yaşamın merkezinde…

Porsuk Çayı Adalar

Eskişehir’i tam bir bozkır şehri olmaktan alıkoyan şeylerin başında Porsuk Çayı geliyor. Kentin içinden usulca akan Porsuk, son dönemde temizlenip bakımlı hale gelmesiyle de Eskişehir’i Avrupa’dakilere benzer bir kanal şehri havası veriyor.

Porsuk Çayı – Adalar

Porsuk’un her iki kıyısı da güzel düzenlenmiş; kafeler, restorantlar, çay bahçeleri, yürüyüş ve bisiklet yolları, parklarla donanmış. Burada bir şeyler yiyip içmek, Porsuk’un yanıbaşında yürüyüş yapmak, parklarda soluklanmak kentlilerin rutini haline gelmiş. Onlara eşlik etmek çok da keyifli oluyor…

Adalar Yeşil Köprü’den

Porsuk’a paralel Kızılcıklı kentin en popüler caddelerinden biri. Öğrenci şehri Eskişehir’de onların da uğrak mekanları Kızılcıklı ve çevresinde. Eskişehir Tren Garı’ndan iner inmez soluğu burada alabilir, Eskişehir’in eğlence hayatına hızlı bir giriş yapabilirsiniz.

Porsuk kıyısında Erdenay Zaid Parkı

Gerçi son yıllarda şehrin eğlence merkezi de biraz farklı yerlere taşındı. Özellikle 2018 yılı sonunda açılan üstü açık bir AVM tarzında yapılan Cassaba Modern görece taze bir cazibe merkezi. Mekanların yine Eskişehir’in yenilikçi tarzına uygun olduğu Cassaba Modern’de, dünya üzerindeki tüm ülkelere ayak basmış gezgin öğretmen Murat Fıçıcı’nın Varuna Gezgin’inin de bir şubesi bulunuyor.

Cassaba Modern

Kentpark

Eskişehir’de azımsanmayacak kadar fazla yeşil alan, özel tasarlanmış park kompleksleri de bulunuyor. Bunlardan ilki otogara yakın konumdaki Kentpark. 300.000 metrekarelik bir alana kurulan Kentpark’ta açık ve kapalı yüzme havuzları, restoranlar, at binme alanları ve çocuklar için çeşitli oyun grupları bulunuyor.

Kentpark

Ama bu parkın en öne çıkan özelliği Türkiye’nin ilk yapay plajına ev sahipliği yapıyor olması. Parkın Porsuk Çayı’na bakan kısmına gerçek plaj kumu getirilerek yapay bir plaj oluşturulmuş. Böylelikle yaz aylarında denize uzak bu kentin sakinleri plaj havasını bir nebze hissedebiliyorlar. Dolayısyla Eskişehir, bir diğer bozkır şehri komşu Ankara’nın aksine “denizi olmamakla” suçlanamaz sanki 🙂

Eskişehir’de yapay plaj

Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı

Şehir merkezine 15 dakikalık mesafede bulunan Sazova Bilim Kültür ve Sanat Parkı, sadece Eskişehir’in değil ülkemizdeki en güzel parklardan biri. İçinde yer alan Masal Şatosu, Korsan Gemisi, Hayvanat Bahçesi, Eti Su Altı Dünyası, Sabancı Uzay Evi ve Bilim Deney Merkezi gibi komplekslerle çok yönlü bir eğlence ve deneyim imkanı sunuyor.

Korsan Gemisi’nden Masal Şatosu

2008 yılında açılan Sazova Parkı 400.000 metrekarelik bir alana kurulmuş, bunun yaklaşık 25.000 metrekaresi de çeşitli su spor ve oyunları için gölete ayrılmış. Göletin kıyısına konumlandırılmış Korsan Gemisi çocuklar için harika bir oyun alanı olmuş, tabii çocukluğunu hatırlamak isteyen yetişkinleri de yok saymamak lazım 🙂

Bilim Deney Merkezi’nden öğretici sunumlar

Öğrenci grup gezilerinin düzenli olarak yapılabildiği Bilim Deney Merkezi ve Sabancı Uzay Evi kompleksleri gerçekten çok güzel tasarlanmış. Girişinde Türk-İslam alimlerinin özet bir tanıtımına da yer verilen merkezde ses, basınç, optik, denge-mekanik gibi konuları içeren toplam 77 adet deney aleti bulunuyor. Bilim merkezinin bu şekilde sadece teorik bilgiyle değil bireysel deneyimleme fırsatı verilerek tasarlanması gerçekten çok güzel bir uygulama olmuş. Hem keyifli hem öğretici daha ne olsun…

Anadol ile kaldırma deneyi

96 kişilik kapasitesiyle Uzay Evi’nde (Planetaryum), Dünya, Ay ve diğer gezegenlerin görüntüleri uzay bilimlerini ve astronomiyi anlamak ve anlatmak amaçlanıyor. Denk gelirseniz kaçırmayın; gerçek zamanlı uzay görüntüleri kullanılarak yapılan sunumlar oldukça etkileyici olmalı…

Eti Su Altı Dünyası

Sazova’daki etkileyici komplekslerden bir diğeri de Eti sponsorluğuyla yaptırılan Su Altı Dünyası. 3200 metrekarelik bir alanda 84 farklı balık türüne ev sahipliği yapan bu komplekste teraryum, dokunma akvaryumu, tropikal akvaryum, amazon nehri ve mersin akvaryumu gibi bölümler bulunuyor. Özellikle tünel şeklinde tasarlanmış akvaryum içinde yürürken vatoz gibi devasa balıkların üzerinden geçmesi tüyleri diken diken ediyor…

Dev Akvaryumun içinde…

Yaklaşık 60.000 metrekare alan kaplayan Hayvanat Bahçesi’nin yaklaşık yarısı çok güzel dekore edilmiş Japon Bahçesi’ne ayrılmış. Kalan kısımda memeliler, kuşlar, sürüngenler ve böcek türleri görülebiliyor. Burada, hayvanların genel olarak kendi habitatlarına uygun ortamda barındırıldığı ve ülkemizdeki çoğu hayvanat bahçesinin aksine memnuniyet verici düzeyde bakım sağlandığını söyleyebilirim.

Hayvanat Bahçesi’nde mirket ailesi 🙂

Sazova Parkı’nın en görkemli yapısını sona bıraktım. Masal Şatosu parkı gezerken her gördüğünüzde tüm ihtişamı ile sizi çağıyor, bu çekime karşı gelmek çok güç 🙂

Sazova’nın ünlü Masal Şatosu

Çekim gücünün ana kaynağı hiç tartışmasız şatonun etkileyici kuleleri. Masal Şatosu 8’i büyük, 18’i küçük olmak üzere toplam 26 kule barındırıyor. Her büyük kulenin ise bir anlamı, hikayesi var. Bu kuleler ülkemizin çeşitli bölgelerindeki ünlü ve eşsiz kulelerden esinlenerek yapılmış. Başrolde tabii ki Galata Kulesi var. İstanbul’dan esintisi getiren diğer kuleler Adalet Kulesi (Topkapı Sarayı), Sindirella Kulesi (gravür) ve Kız Kulesi. Masal Şatosu’na hayat veren diğer kulelerse; Antalya’dan Yivli Kule (Yivli Minare Camii), Amasya’dan Burgulu Kule (Burmalı Minare Camii), Mardin’den Ulu Kule (Ulu Camii) ve Diyarbakır’dan Çan Kulesi (Surp Giragos Ermeni Kilisesi).

Amasya esintisiyle Burgulu Kule

Masal Şatosu’nda her biri ayrı konsept içeren 3 ayrı alan var. Efsaneler Diyarı, Gizemli Yolculuk ve Masal Tüneli alanlarında kendi konseptlerine paralel olarak masal anlatımı ve canlı performanslar gerçekleştiriliyor.

Masal Şatosu’nda Sindirella’nın Kupası

Masal Şatosu’nda ülkemizin masal derlemecileri de unutulmamış; kronolojik bir sırayla portreleri ve kısa özgeçmişleriyle beraber şatonun bir duvarında ölümsüzleştirilmişler.

Türkiye’nin Masal Derlemecileri

Sazova’dan ayrılırken ne kadar dolu dolu zaman geçirdiğini düşünmeden edemiyor insan. Kültür, bilim, sanat, eğlence hepsi iç içe bu muazzam parkta buluşturulmuş. Bu parka tekrar tekrar gelseniz her seferinde yeni şeyler öğrenip keşfedeceğinize emin olabilirsiniz.

Seyitgazi

Eskişehir’e gelmişken iki tarihi ilçesini ziyaret etmeyi de düşünebilirsiniz. Bunlardan ilki Seyitgazi, merkezden yaklaşık yarım saatlik bir mesafede. İsimini Anadolu’da İslamiyeti yaymak için Bizanslarla sayısız savaşa girip şehit düşen Battal Gazi’den alan bu ilçenin geçmişi Frigya dönemine kadar uzanıyor. Osmanlılar zamanında nüfusu bir dönem 15-20 bin civarına kadar yükselen bu kadim ilçe günümüzde de Bektaşiler için önemli bir merkez.

Seyitgazi’den Seyyid Battal Gazi Külliyesi

Rivayete göre Battalgazi’nin türbesi görülen bir rüya sonrası bulunuyor. Sonra Anadolu Selçuklu hükümdarlarından I.Gıyaseddin Keyhüsrev’in eşi, I.Alaeddin Keykubat’ın annesi olan Ümmühan Hatun buraya bir türbe ve camii yaptırıyor. Osmanlılar döneminde külliyeye medrese, imarethane, tekke, dergah gibi yapılar ekleniyor.

İstanbul-Bağdat-Hicaz yolu üzerinde bulunan Seyitgazi, Kanuni Sultan Süleyman ve IV.Murat’ın Irak seferlerinde padişahları ağırlamış, onların yaptırdığı eklemelerle külliye de giderek genişlemiş. Günümüze kadar belli ölçüde korunarak gelen külliyede türbeler, camii, imarethane, aşevi gibi 16 tane gezilecek kısım yer alıyor.

Seyyid Battal Gazi Külliyesi

Külliye içinde hiç kuşkusuz en ilginç kısım Seyyid Battal Gazi’nin sandukasının bulunduğu türbe. 8,5 metrelik devasa sanduka karşısında afallamadan edemiyor insan. Sandukanın boyunun böyle olması aslında Battal Gazi’nin efsanevi kişiliğine verilen önemden kaynaklanıyor. Bu sandukanın yanı başında da Battal Gazi’nin büyük aşkı kral kızı olduğuna inanılan Elenora’nın sandukası bulunuyor.

Seyyid Battal Gazi’nin efsanevi sandukası

Sivrihisar

Sivrihisar, Ankara’dan Eskişehir-Bursa’ya yada Afyon üzeri Antalya veya İzmir’e gidiş yolunda bulunan kenarından geçip gittiğimiz o tanıdık ilçe. Sivri tepeleriyle uzaklardan görünüp yaklaştığımızı anladığımız yolların kesişim noktası. Bu kez öylece geçip gitmek yok, geç olsun güç olmasın Sivrihisar’ı keşfetme zamanı.

Eskişehir’in en büyük ilçesi olan Sivrihisar, tarih boyunca bazı çok önemli şahsiyetlerin de doğduğu yer olarak biliniyor. Nasreddin Hoca, Yunus Emre, Aziz Mahmut Hüdai ve Hızır Bey bunların en öne çıkanları.

Sivrihisar Ulu Camii

Sivrihisar’ın hemen merkezindeki Ulu Camii, Selçuklu ahşap mimarisinin en güzel örneklerinden biri. 67 ahşap direk sütunlu bu muhteşem cami, 1275 yılında Mevlana’nın müritlerinden Eminiddin-i Mikail tarafından yaptırılmış. Bundan yaklaşık 50 yıl sonra caminin yanına yaptırılan Alemşah Kümbeti‘yse Selçuklu komutanı Melik Şah’ın şehit düşen kardeşi Sultan Şah’a ait. Caminin karşısında ise bölgenin dokumacılık geçmişini ve enfes ürünlerini tanıtan Sivrihisar Kilim Müzesi yer alıyor.

Nasreddin Hoca Meydanı

Biraz ileride Nasreddin Hoca Meydanı‘ında hocanın bir heykeli, tek başına duran bir minare ve tarihi bir çeşme var. Meydanı çevreleyen eski Sivrihisar evleri görülmeye değer. Bu meydan ve çevresi TRT’nin takip edilen dizilerinden Gönül Dağı’nın çekimlerine de ev sahipliği yapmış. İzleyicileri Sivrihisar’da muhakkak tanıdık çok şey bulacaktır.

Sivrihisar’ın tarihi evleri rengarenk renklere bürünmüş, sokakları ayrı güzel. Sokaklarda yürürken gözünüzü dört açın, görülecek o kadar çok detay var ki şaşıracaksınız. Bu sokaklar arasında bir de tarihi konak çıkacak karşınıza: Zaimağa Konağı. Bu konağın cumhuriyet tarihimizde ayrı bir yeri ve önemi var. Savaş zamanında Atatürk başta olmak üzere komutanları ağarlayan bu konak önemli kararların alındığı yer. Aynı zamanda Ankara dışında yapılan ilk Bakanlar Kurulu toplantısına da ev sahipliği yapmış.

Saat Kulesi

Sivrihisar’ın simgelerinden bir diğeri de Saat Kulesi. Kenti gören yüksek tepeye konumlandırılan saat kulesi, 1899 yılında dönemin kaymakamı Mahmut Bey tarafından yaptırılmış. Kulenin olduğu tepeye çıkmak için biraz basamak tırmanmak gerekse de buna değiyor. Sivri tepeler, aşağıda uzanan ova ve renkli evleriyle nefis bir manzara sizi bekliyor.

Saat Kulesi Tepesi’nden Sivrihisar

Sivrihisar’da görülecekler bunlarla sınırlı değil. Belki çok şaşıracaksınız ama bu kent Anadolu’daki en büyük ikinci kiliseye de ev sahipliği yapıyor. Surp Yerrortutyun Kilisesi, Ermeniler tarafından 1650 yılında inşa edilmiş. 19.yüzyılda büyük bir yangında hasar gören kilise 2010 yılında başlayan restorasyon çalışması ile günümüzdeki halini almış.

Surp Yerrortutyun Kilisesi 

Daha bitmedi! Şimdi Türkiye’nin ilk açık hava heykel müzesini göreceksiniz 🙂 Kiliseyle sivri tepeler arasındaki boşluğa kurulan Metin Yurdanur Açık Hava Heykel Müzesi‘nde devlet büyüklerinden sanatçılara, meslek gruplarından hayvan heykellerine uzanan geniş yelpazede 100 kadar heykel var. Bazı örnekler vermek gerekirse Mustafa Kemal Atatürk, Alaaddin Keykubat, Nasrettin Hoca, Kazım Karabekir, Nene Hatun, Karacaoğlan, Yunus Emre, Madenciler, Balerinler, Yaşar Kemal, Abidin Dino bunlardan bazıları…

Aslen Sivrihisarlı olan Metin Yurdanur’u değilse bile onun eserlerini aslında Ankaralılar çok iyi biliyor. Sıhhiye Abdi İpekçi Parkı’ndaki “Eller”, Olgunlar Sokak’taki “Madenci Heykeli”, Yüksel Caddesi’ndeki “İnsan Hakları Heykeli” gibi her gün yanından yürüyüp geçtikleri çok tanıdık heykeller Metin Yurdanur’a ait eserler…

Metin Yurdanur Açık Hava Heykel Müzesi

Sivrihisar bir matruşka gibi açtıkça içinden daha fazlası çıkan bir sürpriz kutusu gibi. Tıpkı ülkemiz gibi. Aslında farkında olmadan yanından geçip gittiğimiz ne güzellikler, ne hazineler var bu güzel ülkede. Bu çorak bozkırda bile bir gözbebeği olan Eskişehir işte…

Gezi Tarihi: 2001-2025 arası muhtelif aylar ve mevsimler…

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir